ask-oldu| AŞK OLDU…|

Bu bir “ayrılık” şarkısı
“Yokluk” makamında…
Bestekar: Aşk
Güfte: Aşk
Hanende: Aşk
Sazende: Aşk

Bu şarkı tek ve aynı
Ama notaları ayrı ayrı…

“yalnızlık”, yaman kelime
O kadar da yakın ölüme…

Muhabbet olsun, aşk coşsun…

Bu yüzden kendisinden ayrıldı, soyutta
Zamansız boyutta
* * *
* *
*

AŞK OLDU…
Yorumlayan: Elif Hazan
Şiir: Ferid Hakkı
Video yapım: Ferid Hakkı
YORUMSUZ BLOG

***

http://vimeo.com/moogaloop.swf?clip_id=9917563&server=vimeo.com&show_title=1&show_byline=1&show_portrait=0&color=&fullscreen=1

***

A Ş K  O L D U

Bu bir “ayrılık” şarkısı
“Yokluk” makamında
Bestekar: Aşk
Güfte: Aşk
Hanende: Aşk
Sazende: Aşk

Bu şarkı tek ve aynı
Ama notaları ayrı ayrı

“yalnızlık”, yaman kelime
O kadar da yakın ölüme…

Muhabbet olsun, aşk coşsun…

Bu yüzden kendisinden ayrıldı, soyutta
Zamansız boyutta

Ve aşk oldu
Ve aynadaki yokluğu aydınlattı onu
Aşk oldu
Ve arz “yok ülke” oldu.
Çoğaldıkça unuttu kendini
Aşk olsun diye firar etti kendinden, kendine

Bir “yok ülke”de
GÜYA YAŞAMAK…
Bu arz var ya,
Üstündekiler ve altındakiler,
Yanarken çıkardığı dumanlar…

Yaşamak değil de
Sanki yaşıyor gibi olmak, öyle sanmaktı.
Alevin yamacındaki Pervanenin dediği gibi
“Yurdumsun ey ateş, yak beni!”
Çünkü aşk oldu

Aşkın iki yakasını değil, birini aştı
Bu, “aklın ötesi”ndeki, kilitli Sır

Kim bilir?… geri döner mi kendine,
Özler mi kendinden sakladığı, kendini…
Umutsuz değil, yabancı ülke arz,
Aşkın savurduğu “yok ülke”
Ve arzu bahçesinden ayrıldığında, Adem!

Su birikintisindeki “hayal ülke”
Titreşiyor el AN…
Aklı bulutlayan peçe kalkarsa anlayacak ki aşkın iki tarafı
Sınırın öteki yakasında KİMSENİN OLMADIĞINI…
KİMSE SEVGİLİ OLMADI Kİ
KİMSE SEVGİLİ OLMADI Kİ…
SEVGİLİ OLMADI

Gir artık, etrafında dönüp durduğun ateşe
O ateşin içinde kurtuluşun…
Bitsin artık, bitsin…
Bulup bulup kaybetme oyunu.
Toprak küre, “yok ülke”, gönülsüz sürgünüm benim
Gönülsüz sürgünüm benim
Sürgünüm benim

Ferid Hakkı
www.yorumsuzblog.org

***

“Zaman Değirmeni”nden Zamana, Dünyaya Ve Aşka Dâir Rubailer

Gurbetlenir

Kimi insan vatanında kalır, orda ibretlenir
Kimileri de gurbete gider, orda kıymetlenir
Kimsenin yeri kesin değil, boşuna dememişler:
“Bazen gurbet vatan olur, bazen vatan gurbetlenir”

Rastlamadım

Kime sordumsa doğru cevap alamadım
Hayatın sırrını çözeni bulamadım
Dünya kitabını baştan sona okudum
Rahata dair bir cümleye rastlamadım

Yolcu

Bir âlemden diğerine sefer etmek var kaderde
İki dünayı ayıran ne bir duvar, ne bir perde
Niye geldik buraya, niye gidiyoruz bilinmez
Bu ulvî sırrı bize açıklayacak âlim nerde?

Değiştik

Biz cihanın gülzârını* dikene değiştik
Parasını pula, mülkünü çula değiştik
Bu dünyanın kıymetini bilmiyorsun deme
Vaktiyle biz cenneti bir habbeye değiştik

(*) Gülzâr: Gül bahçesi

Olmaz Olmaz

Buna dünya derler burada istikrar olmaz
Olsun diye çalışanlar da rahat bulmaz
Bizler mümkünler âleminde yaşıyoruz
Sakın ha! “Olmaz olmaz” deme, olmaz olmaz

Hayal Kurmak

Hayal kurmak güzel şeydir, verir gönle o ferah
İşitsin şu kelâm-ı Gâlib’i* cümle ehli salâh:
“Zekât düşmez, zarar etmez, tükenmez, eksilmez
Olur mu âdeme hülyâ gibi nisab-ı ferah”

(*) Gâlib: Divan şâirlerinden meşhur Şeyh Gâlib

Cimri

Bestesiz güfteler elbette olmaz şarkı
Değirmen susuz kalınca hiç dönmez çarkı
Servetin hayra doğru gürül gürül aksın
İkramsız zenginin fakirden kalmaz farkı

Gel

Sevdanı yoluma saçmaya gel
Kapalı bahtımı açmaya gel
Artık bu kadar bekletme beni
Gönlümün burcunda uçmaya gel

Gönül Kapısı

Açıl gönlümün kapısı yârim geliyor
Hasretinin ateşi bağrımı deliyor
Yıllardır hep kapalı kaldın, artık yeter!
Derdimin dermanını yalnız o biliyor

Seninle

Sevgilim, seninle duydum, seninle gördüm
Her an seninle ağladım, seninle güldüm
Neyim varsa hep senden eserdir ömrümde
Her dem seninle yaşadım, seninle öldüm

Aşk

Aşk, hem mihnetlidir, hem sanatlıdır
Hem bir güvercindir, çift kanatlıdır
Âşık olursan fark edersin ancak
O baldan da şekerden de tatlıdır

Aşkın Fermanı Yoktur

Derd-i aşktan almaya bak zevki, yoktur dermanı
Yapamaz bir şey çağrsan da şu meşhur Lokman’ı
Görmedim kurtulanı aşka giriftar olanın
İbtilâ-yı aşk kabul etmez nice bin fermanı

Geri Dön

Bülbülleri sustu gülzârımın gittin gideli
Soldu bu gönül bahçemin sensiz kalan gülleri
İşte kaldım böyle ben, boynu bükük, gözü yaşlı
Has bahçene geri dön, sen ey güzeller güzeli!

Yetersin

İsmini her andığımda hayalimde bitersin
Hasretinle gözlerimde buram buram tütersin
Sana kavuşmasam bile, benim için gam değil
Varlığın şöyle dursun, hayalinle de yetersin

Huriler Kıskanır

Seni gören her güzel, güzelliğinden utanır
Güzeller güzelliğini ancak seninle tanır
Nur-i Cemâl’in tecellî ettiğinde, görseler
Güzelliğini cennetteki huriler kıskanır

Temizler

Yapılan her hatadan kalır gönülde izler
Kapkara olur da farkında olmayız bizler
Gönül evini Mâşuk’a açmak istiyorsan
Misafir bekleyen önce evini temizler

Kaçmam

Ne kadar acı çeksem senin sırrını açmam
Benim nazlı yârim sensin, başka dala uçmam
Çilene razı oldum çırpınıp duruyorum
Pekmeze düşen sinek gibi, kovsan da kaçmam

Enkaz

Duyduğun iniltiler gönlümün niyazıdır
Beni bu hâle koyan taş kalplinin nazıdır
Niye hayretler içinde kaldın ey sevgilim!
Gördüğün bu harabe kalbimin enkazıdır

Not: Dörtlükler İslâm felsefesi profesörü Prof. Dr. İsmail Yakıt’ın “Zaman Değirmeni (Dörtlükler)” isimli şiir kitabından alınarak hazırlanmıştır. (Hazırlayan; Kemal Gökdoğan)

***

AŞKIN DİLİ

Perdesiz görün bize
Güzelliği aracısız görüp
pervanen olalım.
Yanıp yakılalım, yüreği sevda ateşiyle
yanan sevgililer gibi.

***
**
*

AŞKIN DİLİ
Senden bir iz, bir parıltı vurmuş evrene
ve güzellikler patlamıştır.

Bütün sevgililer o kıvılcıma koşmuş
o gölgeye sığınmıştır.

Leylâ’da doğamayınca güzelliğin gizi
Mecnun’un yüreğine
bir ateş düşüremezdi,
o parıltının sırrıdır Mecnun’un ateşi

Ağzı şekerlenmeyince dilinde
o güzelliğin sırrı
bala dönüşmeyince dudaklarında Şirin’in,
Ferhat’ın ciğeri kanla dolar mıydı?

Azra’nın yüzü, bağışınla ışımayınca
Vamık’ın gözlerinden
billur gözyaşları damlayabilir miydi?

Güzelliğe dair ne varsa Sen’den gelir, Sen’dendir.
Sen’den başka seven ve sevilen yoktur.

Ey yüzüne güzelleri perde eden…
Sonsuz sınırsız güzelliğinle o perdeyi süslüyor
gönülleri çekip çeviriyorsun.

O denli birleşmiş ki yüzün o perdeyle
kaldırmanın imkanı yoktur artık.

Ne zamana kadar perde arkasında duracak,
âlemi güzelliğinle sarhoş edeceksin?

Vakit yaklaştı… Perdeyi aç.
Yüzünü engelsiz görmenin çağıdır artık.

Seni seyretmenin,
seyrederek kendinden geçmenin
varlığı terk etmenin
iyiden kötüden geçmenin tam sırası…

Perdesiz görün bize
Güzelliği aracısız görüp
pervanen olalım.
Yanıp yakılalım,
yüreği sevda ateşiyle yanan sevgililer gibi.

Gözlerimizi her şeye ve herkese kapatalım
Hiç bir yabancı gölge düşmesin üzerimize

Ey mutlak ve izafî
Biz fânilerin indinde ne denirse densin.
Bütün hakikatleri bütün gerçekleri seyreden
Yerlerin ve göklerin hâkimi
Neye bakılsa Sen görünür
Sen duyulursun.

Kâinatta tecellî eden Sen’sin
Senin bin bir ismindir

En küçükten en büyüğe
haberdar olansın

İkilik yoktur eşiğinde
Azdan çoktan söz edilmez katında

Eğer biz biz isek bu güç, bu bilgi nereden geliyor?
Sen isek, bu acz ve zaaf da neyin nesi?

Sevdaya tutulmuş bir adam,
bir köşede
kendi kendine konuşuyor,
Kimi zaman aydan, güneşden söz ediyor,
Kimi zaman gülden sümbülden bahsediyordu.

Selvinin boyuna övgüler söylerken
dönüp,
toprakta biten bir otun
güzelliğini imâ ediyordu.

Yüreği sevgi ateşiyle yanmamış bir adam,
bir köşede
onu gözlüyordu.
Davranışlarına anlam veremedi ve sordu:
“Ey aşk ateşinde yanan!
Seven sevdiğini anar,
onun adıyla haşir neşir olur,
onun ismini düşürmez dilinden.
Başkalarını anmak da neyin nesi?”

Öteki cevap verdi;
“Ey aşktan zerre kadar nasibi olmayan kişi!
Sevgilinin dilini anlamaktan ne kadar uzaksın.
Andıklarım sevgilimin bir parçası,
ondan bir iz,
bir işarettir.
Gül deyince yüzünü,
sümbül deyince saçlarını kastediyorum.
Selvi onun endâmıdır.
Onun karşısında kendimi,
toprakta biten ot gibi görüyorum.
Eğer aşkın dilini bilseydin beni yadırgamazdın.”

Nureddin Abdurrahman

Not: Şiir 15. yüzyıl âlimlerinden ve  tasavvuf şâirlerinden Horasan’ın Cam beldesinde doğmuş Nureddin Abdurrahman’ın (Molla Câmî ismiyle meşhur) (1414-1492) “Salaman Ve Absal” isimli mesnevi tarzındaki tasavvufî manzum eserinin Türkçeye çevirisinden (Timaş Yayınları) alınmıştır. “Salaman” ve “Absal” yasak aşk yaşayan iki sevgilinin ismidir. (Hazırlayan; Kemal Gökdoğan)

***

BEN SENİ HİÇ SEVMEDİM Kİ

Ben seni hiç sevmedim ki
Yorgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim
Bir çiçeğe gülmeni bir güle benzemeni sevdim
Bir de yıldızları sevdim
Eylül akşamlarında gelip gözlerinde durdular
Ben seni hiç sevmedim ki
***
**
*

BEN SENİ HİÇ SEVMEDİM Kİ
Yorumlayan: İbrahim Sadri
Şiir: İbrahim Sadri
Video Yapım: Karizmaa_can

***

http://www.youtube.com/v/OIH23GBRNmc&hl=en_US&fs=1&

***

BEN SENİ HİÇ SEVMEDİM Kİ

Ben seni hiç sevmedim ki
Yorgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim
Bir çiçeğe gülmeni bir güle benzemeni sevdim
Bir de yıldızları sevdim
Eylül akşamlarında gelip gözlerinde durdular
Ben seni hiç sevmedim ki

Beni yola koduğunda ayrılmayı sevdim
Kurşunları sevdim beni vurduğunda
Ağlamayı sevdim unuttuğunda
Yalnız olduğumu anladığım da
Ayakta kalmamı sevdim
Yıkılmamı sevdim seni her hatırladığımda
Ekmeği sever gibi sevdim sensizliği
Su gibi özledim temmuz güneşinde sesini
İkindide yağmur gibi
Geceleyin rüzgar gibi sevdim seni sevdiğimi
Ben seni hiç sevmedim ki

Kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim
Menekşeyle konuşmanı
Nisana hatırlatmanı
Baharın bir adının da yalnızlık olmadığına
Düştüğüm zaman kanayan yanlarımı
Ve tuhaflığımı yürüdüğüm zaman
Sakız satan çocukları
Yeni çıkan şarkıları
Her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim
Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe
Ben yangını sevdim
Yandığım zaman böyle işte
Ben seni hiç sevmedim ki

Bir gece bir ceylan indi dağdan kalbine
Bir gece bir şiir gibi kibrit alevinde
Alemin ortasında kimsesizliğin sesinde
Buğusunda sabahın
Acımasızlığında bir ahın
Ağlayan yüzende insanın
Hep ferahlatan gücüyle duanın
Korkutan yanıyla narın
İncirin zeytinin ve kalbin üstüne
Gülün üstüne
Tutunduğum umudun üstüne
Senin üstüne
Hepsinin üstüne
Ben seni hiç sevmedim ki

Gittiğin zaman
Gitmeni sevdim
Evreni sevdim geldiğin zaman
Kalmanı sevmedim
Ürküyordum sana alışmaktan
Yine de sevdim gülümsemeyi
Mendilimi sallarken seni götüren trenin arkasından
Kırlara ilk kar düştüğü zaman
Ölümün ne güzel olduğunu sevdim
Seni içimde öldürdüğüm zaman

Ben seni hiç sevmedim ki
Yorgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim
Bir çiçeğe gülmeni bir güle benzemeni sevdim
Bir de yıldızları sevdim
Eylül akşamlarında gelip gözlerinde durdular
Ben seni hiç sevmedim ki

Beni yola koduğunda ayrılmayı sevdim
Kurşunları sevdim beni vurduğunda
Ağlamayı sevdim unuttuğunda
Yalnız olduğumu anladığımda
Ayakta kalmamı sevdim
Yıkılmamı sevdim seni her hatırladığımda
Ekmeği sever gibi sevdim sensizliği
Su gibi özledim temmuz güneşinde sesini
İkindide yağmur gibi
Geceleyin rüzgarı sevdim seni sevdiğimi
Ben seni hiç sevmedim ki

Kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim
Menekşeyle konuşmanı
Nisana hatırlatmanı
Baharın bir adının da yalnızlık olmadığını
Düştüğüm zaman kanayan yanlarımı
Ve tuhaflığımı üşüdüğüm zaman
Sakız satan çocukları
Yeni çıkan şarkıları
Her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim
Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe
Ben yangını sevdim
Yandığım zaman böyle işte
Ben seni hiç sevmedim ki

Ben sevdim mi
Adam gibi severim.

Yorumlar kapalı.